Monday 20 September 2010

Woman Without Piano


Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ve 26 Eylül’e kadar sürecek Altın Koza Film Festivali başladı. 17. kez düzenlenen festivalde 200’ü aşkın film sinemaseverlerle buluşacak. Festival kapsamında Adana’da dünyaca ünlü sinemacılara kapılarını açacak. Festivale katılan sinemaseverler filmleri 442 film gösterimi sayesinde izleyebilecek.

Festival açılışı Piyanosu Olmayan Kadın filmiyle yapacak. Filmde hayatını ailesine adamış Madridli bir kadının bir gecede değişen hayatı konu alınmış. Uluslararası San Sebastiyan Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü ‘Gümüş İstiridye’yi ve Özel Mansiyon Ödülü’nü alan filmin yönetmeni, Javier Rebollo. Ayrıca geceye filmin oyuncularından Jan Budar da katılacak.

Festivalde elbette gösterimler, paneller, söyleşiler, atölyeler de olacak. Festivalin Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda finale kalan 10 dev yapıtın yanı sıra, öğrenciler tarafından hazırlanan filmlerden oluşan Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması ve Akdeniz Havzası’nda yer alan ülkelerdeki kısa filmcileri buluşturacak olan Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması kapsamında da pek çok eser seyirciyle buluşacak.

Festival kapsamında Onur Ödülü takdim edilecek olan Atilla Dorsay’ın sergi ve söyleşisinin yanısıra, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda Jüri Başkanı olarak görev yapan senarist ve yönetmen Işıl Özgentürk de öğrencilerle bir araya gelecek. Sinema yazarı Alin Taşçıyan’ın moderatörlüğünde düzenlenecek olan ‘Filistin’de Sinema Yapmak’ başlıklı oturumda Filistinli yönetmen ve basın mensupları ülkedeki sinema sektörünü masaya yatırırken, ‘Filistin Barışa Hasret’ başlıklı bölümde ise Filistinli sinemacılar tarafından çekilen ve başka ülkelerden yönetmenlerin Filistin'de çektiği belgeselleri izleyici ile buluşturacak.

Sunday 19 September 2010

Orkinoslar tükeniyor..



Dünyanın en fazla talep gören balıklarından olan orkinoslar beslenme açısından tercih edildiği kadar lüks sushi ve sashimi pazarlarının da temel malzemesi olarak görülüyor. Hem ticari hem de ekolojik açıdan Akdeniz'in en değerli ve önemli balıklarından olan orkinoslar ciddi bir tehlike ile karşı karşıyalar.

Ağırlığı 700 kg, uzunluğu 2 metreyi bulan bu canlılar yaşamları boyunca binlerce mil yol katediyor.  Kuzey Amerika’dan Avrupa sularına kadar yüzebilen orkinoslar bir otomobil kadar hızlı yüzgeçleri sayesinde bir dakikadan daha kısa bir zaman diliminde 250 metre derinliğe dalabiliyorlar.

Ancak; bu canlıların birçoğu sınır tanımayan aşırı avlanma nedeniyle ve korsanların orkinos hırsızlığından dolayı tehlikede… Hatta kocagöz ve sarı yüzgeçli orkinoslar tüm okyanuslarda büyük bir oranda yok oldu bile. Mavi yüzgeçlilerin de stokları tükenmek üzere.

Orkinoslar neden tükeniyor?

Orkinosların nesillerinin tükenmesi ile ilgili biliminsanları 2006 yılından beri alarm veriyor ve durumun iyileştirilmesi konusunda, kota düşürme ve yumurtalama sezonunda balıkların avlanmaması gerektiği yönünde uyarı ve tavsiyelerde bulunuyor. Ancak, bu türün yönetiminden sorumlu olan Uluslararası Atlantik Orkinoslarını Koruma Komisyonu (ICCAT) bugüne dek Akdeniz'deki yasadışı ve aşırı avlanmanın önüne geçemediği gibi bilimsel tavsiyeleri de tamamen gözardı ederek balıkçılık yönetiminde bir utanç örneği oluşturuyor. Greenpeace de dört yıl boyunca Akdeniz’de konu ile ilgili araştırmalar yaparak ICCAT’e üye ülkelerin yasadışı faaliyetlerini defalarca raporladı. Ancak, ne yazık ki teknolojinin gelişimi de orkinosların yok olmasının nedenlerinden… Çünkü teknoloji sayesinde tüm ülkelerin bir yılda toplayabileceği orkinoslar iki günde toplanabiliyor.

Orkinosların tükenmesinin nedenleri sadece bunlar da değil; avcılığa kapalı dönemlerde avlanma, yavru orkinos avcılığı, balıkçılık teknelerinin yasadışı biçimde yeniden bayraklandırılması, yasadışı gözcü uçak kullanımı, lisanssız balıkçılık tekneleri ve orkinos çiftlikleri, denetimsiz aktarmalar, yasadışı indirme ve yalan beyan, önemli miktarda kayıtsız aşırı avlanma ve balıkçılık filolarının kapasiteleri de orkinosların tükenmesinin nedenleri.  Balıkçılık endüstrisi şu anda tamamen kontrolden çıkmış ve mavi yüzgeçli orkinosu yok olmanın eşiğine getirmiş durumda.

Durumun düzelmesi için tüm türlerin yumurtlama alanlarını korumak üzere deniz rezervleri oluşturulmalı, avlanma kapasitesi sürdürülebilir düzeye indirilmeli ve bilimsel tavsiyeyle tam bir uyum içinde yeni bir yönetim planı benimsenip, gerektiği gibi uygulanmalı…




Orkinoslar için olumsuz sonuca karar verildi…

Soyu Tükenmekte olan Türlerin Uluslararası Ticaret Konvansiyonu 25 Mart’a kadar süren 15. Taraflar Toplantısı’nda bu yıl orkinoslar ile ilgili durumları gündeme getirdi. Küresel anlamda okyanusların korunması adına büyük önem taşıyan CITES (Nesli Tükenmekte Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme) Atlantik mavi yüzgeçli orkinoslarının geleceği için bir yol ayrımı anlamına geliyor.

fotoğraflar: greenpeace
Monako’nun öncülük ettiği bu teklifi Greenpeace de destekliyor. Ayrıca; mavi yüzgeçli orkinosların yanı sıra çeşitli köpekbalığı ve mercan türlerinin de korunması için Appendix 1 listesine girmesini istiyor. (Çünkü Appendix 1 listesine giren her türün uluslararası ticareti yasaklanır.) Orkinosların uluslararası ticaretinin yasaklanması önerisini bugüne dek ABD, Norveç, İsviçre, İngiltere gibi ülkelerin yanı sıra AB de bazı şartlar getirerek destek vereceğini açıklasa da sonuç 20 evet oya karşı 68 hayır oy ile reddedildi. Tabii bu duruma en çok sevinenler de sushi ve sashimi ticaretinin en fazla gerçekleştiği Japonya ve Kanada gibi geçimini balıkçılıkla kazanan ülkeler oldu. Hatta karar Japonya’da gazetelerin manşetlerine bile taşındı..

Orkinosların maliyeti

Ticari olarak en fazla yakalanan ve tüketilen orkinos türleri sarı yüzgeçli orkinos, kocagöz, yazılı orkinos ve mavi yüzgeçli orkinos olarak bilinir.
En fazla avlanan tür de kutu konservelerde kullanılan yazılı orkinos… Bu türün avlanması sırasında kullanılan ağlara genç sarı yüzgeçli ve kocagöz orkinoslar da takılır. Ticari değeri daha fazla olan sarı yüzgeçli orkinoslar, yakalanan orkinosların yüzde 35’ini ; mavi yüzgeçliler de dünyadaki tüm orkinosların yüzde 1.5’luk kısmını oluşturuyor. 2001 yılında Japonya’da, bir mavi yüzgeçli orkinos 173,600 Dolara satılarak tüm zamanların rekorunu kırmıştı.

Detaylı bilgi için;
greenpeace..

Friday 17 September 2010

Blog’a dönüş…

Ne zamandır blog için bir şey yazmıyorum, yazamıyorum. Vakit olmuyor olsa da o an neyi halletsem diye düşünürken bir bakıyorum, hooop saatler geçmiş. Bu yüzden de birçok şey kalıyor, ne yazık ki. Neyse oturdum dedim ki hazır evde kimse yokken bir çalışma yapayım. Birkaç ufak yazı karalayayım. Olsun olmasın sağlık olsun.

Bazı arkadaşlarım bu blog işlerinin belli bir konu üzerinden yürütüleceğini iddia ediyor. Ben bu meseleden pek anlamam ama ben de çok dağılmadan konuşacağım, yazacağım.

İlk meselemden başlayacağım o halde. Sinema…. Onu sevmemek elde değil, sinema olmadan olmaz yahu gibi cümleleri çoğaltabilirim ama gereği yok neticede sinema severimde zaten bütün sevgi bildirme cümlelerinin özetidir. Gelelim bugün izlediğim filme, filmlere…


İkisi de oldukça başarılı iki Türk filmi. Vavien; Yağmur Taylan ve Durul Taylan tarafından tarafımıza aktarılmış bir film. İyi de bir film. Engin Günaydın, Serra Yılmaz ve Binnur Kaya’da izleme sebeplerimdendi. Aslında izlemeye geç kaldım bu filmi. Neyse gelelim filme. Film tek düze ilerliyor. Heyecan yok. Aslında bu kadroyla komedi arıyor insan ama o da yok. Ancak çekimleri ve aslında konusu oldukça hoş. Ağır ve emin adımlarla ilerliyor film. 131 421 kişinin izlemesi de beni sevindirdi ve şaşırttı aslında. Milliyetçilik barındırmayan veya Recep İvedik serisi olmayan bu filme bu kadar ilgi beni oldukça mutlu etti. Neyse eski zamanı pek deşmeden asıl beni benden alan filme gidiyorum. Soul Kitchen… Bir yönetmen bu kadar harika olabilir mi? Fatih Akın bir şeyi de doğru yapmasın yahu diyesim geldi. Süper bir film. Filmden kopamıyorsunuz çünkü hep bir sonrasını merak ediyorsunuz. Tabii sonda da Uğur Yücel’i görmek paha biçilemez. Zaten çekimlere de lafım yok. Yani siz siz olun Soul Kitchen’ı mutlaka izleyin en azından izlemeye başlayın zaten devamı gelecek.


Bir de Spartacus var ki, aslında süper bir dizi. İzlerken insan vay be milletin dizisine bak biz de böyle film bile yok dedirtiyor. Ancak biraz pornodizi olmuş. Yani böyle bir tür yoksa da Spartacus’den sonra oluşur gibime geliyor. Ama dövüş sahneleri olmuş, olmuş, süper olmuş, gerçi akan kanların ‘biz bunları bilgisayarda yaptık’ diye bağırmasını anlamış değilim de olsun o kadar olur.