Tuesday 19 July 2011

değişmeyen tek şey değişimin kendisidir klişesi

değişmeyen tek şey değişimin kendisidir klişesi ile karşı karşıyayım. Ne zamandır blogdan uzaktım, uzağım, uzak olacağım vs... Belki de olmayacağım nereden estiğine bağlı.

ama şu aralar televizyonun yaz programları çok kötü. hani evdeysek nasıl eğleneceğiz. yani benim gibi ev kuşları ne yapsın. bir de ben televizyonu seviyorum, aptal kutusu falan derler ama getirisi de çoktur eğer istersen.

daha güzel yaz ekranı istiyoruz, istiyorlar, istiyor...

*** Başlıkla ilk paragrafla alakasız bir yazı yazmanın da incelikleri var tabii. kötü oldu, alakasız oldu, içimi döktüm rahatladım.

Thursday 25 November 2010

Ortaya karışık

Taksim'e gideli uzun seneler olmamasına rağmen gidince kopamıyorum ancak hep aynı yere gidiyorum. Sanki biraz sıkıcı o da. Bir sanat öğrettiler bana hep oradayım. Artık biri elini masaya vurup yeter kübra demeli gibime geliyor...

Gelelim ikinci meseleye bugün anladım ki işteki insanlar güler yüzlü olabiliyormuş son 15 gündür ciddi anlamda sinirlenmiyorum ne harika.. Bu sayede hamburger yerken ki mutluluğum ikiye katlanıyor. Gerçi hamburgeri de bırakmalıyım ama ne yapalım tüketim gücüne göre kilo almayınca çok keyifli oluyor :)

Bugün bütün konuları birbirine katacağım kendime söz verdim çünkü hala blog nedir anlamadım, anlamaya anlamaya daha ne kadar yazacağım, bakalım. ya da yeter bu kadar, sabah 6da kalkacağım için üzülmeye başlayayım
Bir şarkı ile bu yazıyı sonlandırmak isterim Athena'dan bulamadım..

Sunday 10 October 2010

aşk mümkünmüdür hala

Ben bu aralar pek bir garibim. Normalde sabahları sinirli kalkardım daha da sinirli oldum. Her şeyi düşünürdüm daha da düşünür oldum.

Tanışma konusunda zorlanmayan ben 3 haftadır adeta ıkınıyorum. Bulunduğum ortamda yanım boş kalmadı ki yanıma gelsin! muhabbeti yapsam da kendi kendime boş kalsa ne olacak diye de merak ediyorum. Aslında asıl mesele iki kişi arasında gidip gelmem. Bir konrolünü sağlayamadım kalbimin, beynimin. Sinirim bunla da alakalı değil.  Liseden beri kimseyi sevmemem şu yaşıma rağmen hayatımda tek bir kişi sevmem, sadece bir tek kişiye aşık olmam da zorluyor olabilir. Ki sinirimin bununla da alakası yok.

Sinirim insanların benden sürekli ilgi beklemesi, sinirim 20 yaşında çok şey düşünüyor olmam. Belki ben büyütüyorum bir şeyleri ama itirazım var ulan. Bir anda on tane şey düşünmek istemiyorum mesela. Ama oluyor engelleyemiyor, ne kadar böyle sürer bilmiyorum.

Gelelim gönül meselesine kendime ona bir hafta verdim. Olmadı tanışamadık mı o halde bir daha da açmam konuyu kendi içime gömerim isimsiz adamı. Gelelim 2. tekil şahısa onu tanısam da olmayacağını bildiğim için bahsetmiyorum bile. Bu kadar yazıp bahsettikten sonra bağlayamamakta mesele ne yapalım bir şarkı ile son verelimm, alakasız olsa da bir travis sever olarak dinleyin derim. http://fizy.com/#s/151ef2

Saturday 9 October 2010

kahve içene fal bedava

Kahve aşığı bir insan olarak her gün mutlaka kahve içerim. Fal işi ise bana komik gelir aslında. Yolunda gitmeyen bir şey ya da bir şeyler varsa hemen koşarız, koşarız ki iki güzel söz söylesin de rahatlayalım. Bir nevi psikolog...

Bu sene bu fal meselesine ilk kez gittim. Abi çok boş ya deyip kadının - adamın yanına geçip, oha bildi lan deyip çıkıyorsun ki sonra sonra eee bana ayın şusu dedi ama falan diyerek verilen zaman dilimlerinden olayın fos olduğunu anlıyorsun. Ama yeter mi yetmez o kadar çoğalmış ki fincandan şekil çıkaran insan sayısı o olmadı, bilemedi diğerini deneriz oluyorsun. 2. kahve falı olayımsa ilkinden daha iyi yorum yapan birisiydi. İnanmam, inanmadım ama hakikatten kadın biliyor değil de hisleri kuvvvetli, fazlasıyla. Ama gelecek meselesi denilen olayda tıkanıyor herkes. Bir de şöyle bir durum var ki ee geleceği öğrendin şimdi? Ne yapacaksın? Hazırlık mı ? gibi sorular aklıma gelir hep benim.

Tüm bunları söyledim çünkü bugün de gittim. Yok ya ben çay içeceğim ile başlayan mesele iki arkadaşımın ısrarı sonucu fincan kapatmamla son buldu. Ne dedi anlamadım ama giderken uğradığımız yerdeki sıradan sonra bir kahve falı bakar afişi hazırlatıp, yer açmak istedim. 41 kişi vardı, şaka gibi... Ama merakta ettim, nedir bu kadar burayı özel kılan? Bir daha baktırmam ama baktırırsam merakımı gidermek amaçlı giderim oraya...

bir mesele var ki pek anlamış değilim.

Blogumu bozdum sonra düzelttim nasıl oldu ne yaptım anlamadım. Ben öyle teknolojiden çok anlayan bir kişi değilim, olmadım da çoğu zaman.

Neyse düzelttim, düzeltmenin şerefine bir şeyler paylaşalım dedik... 

Facebook'ta meme kanseri ile ilgili bir mesele var. Çantanı nereye koyduğunu yazarsan şayet kendince destek vermiş oluyorsun. Tamam taş atıyoruz kolumuz yorulmuyor neticede ama nasıl bir destek pek anlamadım. Anlamasam da bu tip destek işlerine köstek olmayalım dedim, ben de nereye koyduğumu yazdım. 

Ekim ayında meme kanserini hatırlatalım kampanyasına siz de el uzatın, uzattırın. Reklam kuşağı yaptım, kendimce. İşe yarar bir mesele midir, bilmem ama denemekte fayda var.